friendly forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

friendly forum

This forum is just for me and my friends
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Vampirliğin Doğuş Efsanesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
FriiDdhanN
Admin
Admin
FriiDdhanN


Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 14/08/07

Vampirliğin Doğuş Efsanesi Empty
MesajKonu: Vampirliğin Doğuş Efsanesi   Vampirliğin Doğuş Efsanesi Icon_minitimePaz Ağus. 26, 2007 10:53 am

VAMPİRLERİN DOĞUŞ EFSANESİ
bu bölümdeki Cain =Kabil ,Abel= Habil'dir
Bundan yüzyıllar önce, yapraklardaki sakin rüzgar dokunuşu ve kuş cıvıltılarıyla dolu dünyanın sessizliği bir ışıkla bozuldu; bu ışık, barış rüzgarlarını dindirip dünyanın tüm benliğini sömürecek olan olgunun, insanlığın ilk hüzmesiydi. Adem ve Havva adındaki fırtına öncesi sessizliğin ilk fısıltısı, sonraları evlenecek ve 3 tane de oğulları olacaktı; Caine, Abel ve Seth. İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. İkinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.

Bir gün babaları Adem, iki oğluna keskin bir ses tonuyla; "Caine ve Abel, yukarıdaki için bir kurban getirin. Getirin ki yaratıcınıza olan minnetiniz bilinsin." dedi. Caine, yukarıdaki için en tatlı meyvelerini, en olgun bitkilerini getirdi. Abel ise en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.

İki kardeş de kurbanlarını Adem'in ocağına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku yayıp kabul edilirken, Caine'inki kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı.

İlk doğan (Caine) ağlamaya başladı, gece gündüz yukarıdakine dua etti.

Gel zaman git zaman, Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. "Caine, neden bir kurban getirmedin?" diye sordu Abel. İlk doğan, gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti; hayatta en çok sevdiği şeyi.

Bu olayın ardından yukarıdaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.

Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru yaklaştı:

"Hikayeni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var". Şaşırmış olan Caine: "Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?" dedi, ve alacağı cevapla daha da şaşıracaktı:

"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith'im. Bir zamanlar ben de üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar ben de açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar ben de üzgündüm, benim için rahatlık yoktu."

Lilith, Caine'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu: "Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Yiyeceklerini nasıl yetiştirdin?"

Lilith gülümsedi ve cevap verdi: "Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum". Gözleri parıldayan Caine: "Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Ben de kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım."

"Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin." İçini kemiren heyecanla Caine:

"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam." Lilith Caine'i seviyordu. Sonuçlarından emin olmadığı için istemese de Caine'e olan sevgisi, içinden gelen sesin önüne geçti ve onu uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi. Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.

Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. "Adem ve Havva'nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı daha büyük. O seni affetti."

Kızgın ve kırgın Caine cevap verdi: "yukarıdakinin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim." Reddetmişti. Ve Michael ona ilk lanetini verdi:

"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."

O gecenin sabahında, ufuktan Raphael, güneşin koruyucusu göründü. Caine'e şöyle dedi: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrı'nın bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"

Caine cevap verdi: "Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım", ve reddetti. Onun için değişen pek olmamıştı, bir şey dışında; Raphael ona ikinci lanetini vermişti:

"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!" İçini hırs bürüyen Caine kaçtı, kaçtı... ve karanlık bir mağaraya saklanarak derin bir uykuya daldı. Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine'e doğru eğilerek kulağına fısıldadı: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.."

Büyük bir fırsat gibi görünen bu teklife kırgınlığı dinmeyen Caine cevap verdi: "Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek".

Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Caine'e son ve en büyük lanetini verdi:

"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"

Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.

Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."
Lilith’in kanının kudretinin farkında olan Kain bundan daha fazla yararlanmak ister, ki bunu yapmaya çalıştığında Nod’dan çekilir ve ölümlülerin dünyasına bırakılır. Kain, diğer kardeşleri Seth’in çocuklarının kurmuş oldukları şehrin(İlk Şehir) başına geçer ve hükmünü koyar. Aynı zamanda ilk üç çocuğunu da yaratarak vampir soyunu devam ettirir.

Şehir onun gücü ve kanunları ile yüzlerce yıl ayakta kalır ve medeniyetlerin merkezi haline gelir. -Bu olurken ikinci nesilde kendi çocuklarını yaratmıştır. Vampirlerin üçüncü jenerasyonu… Bundan sonra ise Kain kendi varlıklarının ölümlülerce bilinmemesi ve iki tarafında birbirlerine zarar vermemesi için yeni nesil oluşturmayı durdurur. -Ve Büyük Sel. Tarihte Nuh’un Tufanı olarakta bilinir. Büyük Sel İlk Şehri altında bırakır ve şehir dağılır. Kain ise şehri kendi çocuklarına bırakarak ortadan kaybolur. Cihad gelene değin bir daha ortalarda gözükmeyeceği dilden dile dolanır.

-Kanuni’nin ayrılışının ardından onun ardı sıra gelen nesil İkinci Şehri kurarlar fakat şehir İlk Şehrin haşmetinden eser taşımamaktadır. İkinci Şehir yozlaşmışlığın ve pisliğin bir yuvasıdır adeta. Bu dönemde üçüncü nesil vampirler ikinci nesil olan atalarını yok etmişlerdir(Aynı zamanda bahsettiğimiz üçüncü nesil vampirlerin 13 vampirden ileri geldiği ve bu 13 vampirin şimdiki 13 klanı ortaya çıkardığı söylenmektedir). Ve yine kendi rejimleri de, onların ardından gelen nesillerin onlara savaş açmasıyla devrilir ve vampirler yüzyıllar sürecek bir belirsizlik sürecine girerler. Artık her vampir bir başka vampir ile savaş halinde olacaktır. Üçüncü nesil vampirler olan Antediluvianlar ise kendi kovuklarına çekilecek ve Gehenna gelene değin bir daha ortaya çıkmayacaklardır. Bundan sonra Antediluvianlar savaşlarını gizliden yönetmektedirler.

-Ortaçağın karanlık, skolâstik felsefenin benimsendiği baskıcı dönemlerinde vampirler kendi klanlarını bir araya getirebilmişler ve yavaş yavaş güç unsuru oluşturmaya başlamışlardır. Tiranlıklarını her alana yayan vampirler kutsal mekânlardan büyük kütüphanelere, şehirlerden yabana, askeriyeden yönetime kadar her noktaya yayılırlar. Yine o dönemlerde eskiden İlk Şehir’in bulunduğu ve artık sadece kalıntıları bulunan bölgede vampirler günümüze değin sürecek olan kendi içlerindeki büyük savaşa, Cihad’a tutuşurlar. Bu dönemle birlikte vampir toplumu güç kaybederler, insanlık büyür ve güçlenir.

-15. yüzyıla gelindiğinde kilise kendi içlerine sızan vampirlerin farkına varır ve Engizisyona başlar. Ardından Anarşi Devrimi (Anarch Revolt) patlak verir ve klanlar birbirleri ile gruplaşarak global güç toplulukları oluştururlar. Anarşi Devrimi, yedi klanın(Bruha, Gangrel, Malkavyan, Nosferatu, Toreador, Tremer ve Ventru ) katılımı ile Camarilla örgütü kurulur. Maskeli Balo geleneği bu noktada ortaya atılır.

-Camarilla’ya katılmayan iki klan ise (Zimitsi, Lasombra) korkunç kültleri Sabbat’ı ortaya çıkarırlar. Camarilla’nın aksine Sabbat daha kaotik ve mobilize bir örgüttür. Benimsedikleri görüşler bağlamında vampir toplumunu ciddi tehlikeye sokarlar.

-Kalan dört klan ise(Asamitler, Set’in Takipçileri, Giovanni, Ravnos) herhangi bir gruba dahil olmamışlardır ve bağımsız klanlar olarak ele alınmışlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://weareevil.yetkin-forum.com
 
Vampirliğin Doğuş Efsanesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
friendly forum :: Komplo Teorileri-
Buraya geçin: